“`html
Suudi Arabistan ve Fransa, İki Devletli Çözümü Yeniden Gündeme Getiriyor
Suudi Arabistan ile Fransa, yıllardır devam eden Arap-İsrail çatışmasına iki devletli bir çözüm bulma hedefiyle Birleşmiş Milletler bünyesinde gerçekleşen zirveye eş başkanlık etti.
Bu toplantının ana amacı, bir Filistin devleti için zemin hazırlamaktı.
7 Ekim 2022 tarihinde Hamas tarafından gerçekleştirilen İsrail’e yönelik saldırılar ve sonrasında Gazze’de başlayan savaş, iki devletli çözüm fikrinin giderek daha da uzaklaşmasına neden oldu.
Ancak Arap ve Avrupa ülkeleri, Gazze’deki kötüleşen koşulları göz önünde bulundurarak bu düşünceyi yeniden canlandırmanın yollarını arıyorlar.
Fransa ve Birleşik Krallık’tan sonra, Kanada’nın Filistin devletini tanıma niyeti de en son bilgilere göre, Batılı ülkeler arasında benzer bir adım atacak olan üçüncü ülke oldu.
İki günlük toplantıya hem İsrail, hem de en büyük müttefiki ABD katılım sağlamadı; ABD, bu zirvenin barış çabalarına olumsuz etki yapacağını belirtti.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nden Önemli Vurgu
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, bu konferansın işgale son verme ve uygulanabilir bir iki devletli çözüme ulaşma çabalarını hızlandırması gerektiğinin altını çizdi.
İki Devletli Çözüm Nedir?
İki devletli çözüm, İsrail ile birlikte var olan güvenli sınırlarla tanınmış bir Filistin devletinin oluşturulmasına dayanmaktadır.
Filistinliler, İsrail’in 1967 yılındaki savaşla işgal ettiği Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi’ni kapsayan bir devlet talep etmektedirler.
Ancak mevcut İsrail hükümetinin, Filistin devletinin varlığına karşı olduğu bilinmektedir.
İsrail İdaresi ve İki Devletli Çözüm Üzerindeki Görüşleri
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Filistin’in bağımsızlığına şiddetle karşı çıkmakta ve siyasi kariyeri boyunca iki devletli çözüme karşı durmuştur.
Netanyahu, 7 Ekim saldırılarından iki hafta önce BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, İsrail ile Arap ülkeleri arasında yeni bir barış sürecinin başlangıcını müjdeleyerek, “geçmişteki müzakerelerin sonuçsuz kaldığını” belirtmiştir.
2020 yılında, benim savunduğum yöntemlerle hızlı bir ilerleme kaydettik. Dört ay içinde dört farklı Arap ülkesiyle barış anlaşmalarına vardık” dedi.
Bunlar, 2018’deki Trump yönetiminin aracılığıyla yapılan İbrahim Anlaşmaları olarak biliniyor.
Netanyahu, bu anlaşmaların sunduğu fırsatlar sayesinde Filistinlileri gerçek barış yolunu benimsemeye davet edeceklerini belirtti.
Ancak, “Yeni Orta Doğu” haritasını göstererek iki devletli çözümün geçerliliğinin sona erdiğini ima etti.
İki Devletli Çözümün Tarihçesi
İki devletli çözüm fikri, 1947 yılında BM’nin önerdiği Bölünme Planı ile ortaya çıkmıştır.
Bu plan, dönemin Filistin topraklarının iki bağımsız devlete ayrılmasını önermekteydi.
1993 yılında, İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında, Norveç’in arabuluculuğunda gerçekleştirilen görüşmelerde, iki devletli bir anlaşmanın temelleri belirlenmiştir.
Ne yazık ki, Oslo süreçleri sona ermedi ve birçok karmaşık sorun bırakmıştır.
Özellikle, 1967’de İsrail’in işgal ettiği topraklar üzerindeki Filistin idaresinin yetkilerinin kısıtlanması devam etmiştir.
Bu kapsamda, sınır meseleleri ve mülteci durumu gibi, kalıcı statü meseleleri ilerleyen müzakerelerde ele alınmamıştır.
Bu zorlu süreç sonrasında, 2000 yılında Camp David’de yapılan zirve, önemli bir dönüm noktası olmuş; ancak yine de taraflar arasında sağlıklı bir uzlaşma sağlanamamıştır.
Oslo Sürecinden Sonra Ne Oldu?
2000 yılında başlayan İkinci İntifada, İsrail’in siyasi yapısında önemli değişikliklere yol açtı.
Oslo sürecinin arkasındaki güç olan İşçi Partisi, güç kaybederken, sağcı koalisyonlar iktidarı ele geçirdi.
İsrail hükümeti, Filistinlileri ayrıştıran yeni politikalar geliştirirken, Filistin halkı direniş gösterdi.
Arafat’ın vefatından sonra, Abbas döneminde barış sürecine ilişkin yeni bir yaklaşım geliştirilmeye çalışıldı.
Ancak, Hamas’ın Gazze’deki yönetimi, bu süreçleri olumsuz etkiledi.
2006’daki Filistin seçimlerinde Hamas’ın yükselişi, El Fetih’ten Soytarak iktidara gelmesine neden oldu ve bu da Gazze’yi siyasi olarak ikiye böldü.
Son yıllarda yaşanan çatışmalar, Hamas’ın gücünü artırmış ve birçok yeni dinamik ortaya çıkarmıştır.
Özellikle, Gazze savaşlarının ardından Netanyahu, Filistin devletine karşı duruşunu kesin bir şekilde sertleştirmiştir.
Yeni Gelişmeler ve Uluslararası Tepkiler
Gazze çatışmalarının yarattığı etkilerle, Uluslararası toplum, barışa yönelik baskılarını artırmıştır. Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin Filistin devletini tanıma çabaları, durumu daha da karmaşık hale getirebilir.
Ancak, ABD’nin bu duruma yaklaşımındaki belirsizlik, iki devletli çözüm yolundaki engellerin artmasına neden olabilir.
Başkan Trump, ABD’nin bu konudaki tutumunu net bir şekilde ortaya koymasa da, BM konferansına olan karşıt tavrı dikkat çekmektedir.
Amerika’nın, çatışmanın çözümüne yönelik alınacak tavırlara olumsuz etkisi büyük. Bu nedenle, uluslararası destek olmadan barış sürecinin ilerlemesi oldukça belirsizdir.
“`